Orhan Gökdemir Engels “Fransa’da Sınıf Mücadeleleri’nin 1895 Almanca baskısının önsözünde 1848 devriminin bir karşı devrimle yenilgiye uğratılmasının ardından “bayağı demokrasi”nin “umutlu bekleyişine karşılık, tam da bu bekleyiş içinde olanların içinde saklı karşıt unsurlar arasında uzun süreli bir mücadelenin yaşanacağını öngörüyorduk” (1), diye yazıyor. Genel beklenti, karşı devrimin az zamanda halk tarafından yenileceği doğrultusundadır. Şöyle devam...
 “1950 Mayıs’ında liberalizm türküleri ile iktidara gelen Menderes ekibi, devlet fabrikalarının satışı vaadini yerine getirmek üzere işe başlamıştır. 29 Mayıs 1950 tarihinde Meclis’te okunan Hükümet Programında, ‘iktisadi sahada devlet sektörünü mümkün olduğu kadar daraltmak, hususi teşebbüs sahasını mümkün olduğu kadar genişletmek’ temel prensip ilan edildikten sonra, ‘Devlet tesis ve işletmeciliğinin tabiatı ve mahiyeti icabı olarak,...
12 Eylül’ü açılış sayabiliriz. Düzen krizdeydi ve bir çıkış yolu arıyorlardı. Ticarette liberalizasyon ve bunun için de toplumdaki her türlü örgütlülüğün tasfiyesi gerekiyordu. 24 Ocak kararları ile 12 Eylül darbesi arasındaki bağlantı budur. Kararları 24 Ocak’ta aldılar, beklediler, 12 Eylül geldi engelleri kaldırdı ve Türkiye böylece yeni bir yola girmiş oldu. Bugünkü karartmanın başlangıcı bu...
2000’li yılların başı. Türkiye ciddi bir ekonomik kriz içinde. Krizin ilk kurbanı TV dizileri oluyor. Dizilerin yerini yarışma programları alıyor. Haber bültenleri bir tür “sitcom”a dönüştürülüyor. Süre uzuyor, muhabirler haber yerine küçük piyesler yazıp oynuyor. Sunucuları haber sunucusundan çok bir sitcom kahramanı görünümünde. Devir Güner Ümitlerin, Mehmet Ali Erbillerin, Reha Muhtarların devri. Yeni dönemin yeni...